7 Ekim olayları sırasında 8 hafta boyunca canlı yayınlarla sözde Hamas saldırısını ve bölgeyi fazlasıyla analiz ettik. O yüzden bu yazımızda yazımızın asıl konusunu işlemeye devam edeceğiz.
Evet, Üst Akıl Oyunları yazı dizimizin onuncusuyla sizlerleyiz. Yazı dizimiz boyunca İngiltere - ABD kavgası veya başka bir deyişle; Neo-Con -j•street çekişmesini işledik.
Mısır ve Babil ekollerinin işbirliğinin bittiğini ve her iki ekolün de kendi Mesihlerinin geleceği tarihe yaklaştıklarına inandıkları için kavgaya tutuştuklarını da biliyoruz.
Dünyayı hanedanların yönetmesini savunan Mısır ekolü ve öncüleri olan ingilizlerin Türkiye'deki elini ifşa etmeye çalışmıştık. Bu yazımızda ise Siyonist Yahudiler ve Neo-Con Amerikalıların sermaye öncelikli Babil ekolünü ve Türkiye'deki elini ifşa etmeye çalışacağız.
Yıl 1988.. ABD’de Blackrockfinans şirketi kuruldu. Dünyadaki tüm bankalara sözde danışmanlık yapıp hissedar olan bu bankanın kurucusu Lorry Fink. Kendisi akademik olarak başarılı olamayıp babasının ayakkabıcısında çalışmaya başlamasına rağmen 1976'da önemli bir finans kuruluşu olan First Baston’ın Mortgage departmanında çalışmaya başladı. ABD'nin önemli bir finans şirketi olan First Baston’da 1978'de mortgage departmanının başına geçti. Burada Büyük başarılar elde eden Lorry Fink’in ekibinin tamamı yahudiydi. Hatta Wall Street ekonomistleri bu ekibe ‘küçük İsrail’ adını vermişlerdi. Ancak ne hikmetse (!) Lorry Fink, sağ kolu Rob Kapito ve ABD'li banker Rolb Schostein ile birlikte kariyerinin zirvesindeyken First Baston'dan istifa etti.
Fink’in öncülüğündeki ekip 1988’de Blackrock şirketini kurdu. Bu mortgage uzmanı ekip, tam da 2008’de ABD mortgage krizinin zirvesindeyken servetlerini 9.5 trilyon dolara kadar çıkardı.
Babil ekolü sermaye odağı ile ABD'yi esir almak üzereydi. Üstelik şirketteki Yahudiler önemli pozisyonlara geliyordu.
Ancak yerli Amerika'yı savunan Amerikan Yahudileri ya da başka bir deyişle ingiltere destekli Amerikan Yahudileri hanedanı olan ‘Stuar’lar, karşı hamleyi aslında yıllardır yapmaktaydı. Amerika Yahudi sermayesine bırakılamayacak kadar değerli, ingilizci Yahudilerle yönetilecek kadar da büyüktü.
Ve işte karşınızda George Soros! Anti Siyonist Macar asıllı bir milyarder! Kendisi pek de bir İngiliz hayranıdır! Öyle ki Soros, Nazilerin sözde Yahudi katliamı yaptığı yıllardan 1947'de ingiltere'ye sahte bir kimlikle kaçtı! Daha sonra Amerika'ya geldi. Soros şirketler grubunu ve Açık Toplum Vakfı'nı kurdu. Serveti 8.3 milyar dolara kadar ulaştı.
Evet, tahmin ettiğiniz gibi kendisi ABD'deki Yahudi sermayedarların karşısına dikildi. Kavga büyüktü. ABD yeniden İngiltere kontrolünde olmalıydı. George Soros, Yahudi sermayedarların ABD'yi yönettiği Beyaz Saray’ı hedefe koydu. Ülke içindeki ırkçılık karşıtı protestoları örgütledi. Hatta Haziran 2020'de ABD kendisine bu suçlamalarla dava açtı. Aynı Soros, siyahi ABD vatandaşı George Floyd'un ölümünün ardından çıkan protestoları da finanse etmekle de suçlandı. Bütün bu suçlamaların ardında rakibi Lorry Fink'in olduğunu söyleyen George Soros ise Fink’i ABD sermayesini Çin'e kaydırmakla suçluyordu.
Fink'in Babil ekolü, Yahudi yanlısı sermayeyi savunurken Soros’un Mısır ekolü ise ingiliz yanlısı sermayeyi savunuyordu. İki ekolün Finansal kavgası sürerken 22 Aralık 2023'te Charles Maikish, Lorry Fink'e, Newyork Yüksek Mahkemesi’nde, ‘İş ayrılığını ihlal ettiği gerekçesiyle ‘ dava açtı. Yani ABD içindeki Siyonistler (Babil ekolü), Soros'a direnmeye devam ediyordu.
Tam da bunların yaşandığı sırada Türkiye'de birileri birbirine ‘Soros’un Çocuğu‘ diyerek karşılıklı suçlamalarda bulunuyor, aslında hem hedef şaşırtıyor hem de tarafını belli ediyordu.
7 Ekim'den itibaren ingiltere ve ABD kendi iç çekişmelerine ara vermiş ve büyük resme odaklanmış gibi gözükse de aslında İngilizler yine hedefine ulaşıyordu. ABD başkanı Biden, bir taraftan koltuğunu kaybetmemek adına Yahudi lobilerini memnun etmeye çalışıyor diğer taraftan ise Kennedy’den beri belki de ilk kez bölgede ‘iki devletli çözüm’ istiyordu. Aslında bu ingiltere'nin isteğiydi. Zira 2014'te İngiltere bağımsız filistin'i tanımıştı. Bölge iki devletli olmalıydı. Çünkü Gazze yalnızca Yahudilere ya da Müslümanlara bırakılmayacaktı. Ancak bölgeyi 20 yıldır seçimsiz yöneten FKÖ yönetmeli, Hamas devreden çıkarılmalıydı. Zira FKÖ siyasi lideri Mahmut Abbas eşini İsrail'de tedavi ettirecek kadar İsrailciydi! Yani Filistin bağımsız olmalı ancak siyonist bir kukla tarafından yönetilmeliydi.
Filistin gündemli 11 Kasım 2023 tarihli İslam İşbirliği Teşkilatı Riyad zirvesinde dahi Filistin'deki tek muhatabın FKÖ olduğu yayınlanan bildirinin 27. maddesinde kabul ediliyordu. Üstelik 'Hamas'çı’ Türkiye'nin bildirinin altında imzası vardı. Aynı bildiride iki devletli çözüm yine vurgulanıyordu.
Peki ne yapılmak isteniyordu?
Biden ve Netenyahu suçlu ilan edilip bölgede savaşı durdurmak birinci hedefti. Yeter ki Filistin cihat ruhunu kaybetsin ve bölgeyi FKÖ yönetsin. Böylece bölgedeki limanlar başta olmak üzere Akdeniz'in kontrolü, hava yolları ve tabii Çin'e alternatif yeni bir kanal ve ticaret yollarının kontrolü de batılı güçlerin elinde olacaktı.
Bu barışın kahramanı olarak da Erdoğan'ın yanı sıra, Erdoğan'ın yanına sokuşturulan bir isim böylelikle parlatılacaktı. Hatta çalışmalar çoktan başlamıştı bile.
Öyle bir isim ki bu, Erdoğan'dan sonrası için anketlerde açık ara önde gözüken iki isimden biri.
Ülkemizde Mısır ekolünün eli ifşa olmuş, el çektirilmiş ama Babil ekolünun eli cilalanmaya devam ediyordu.
Kim bilir demek isterdim ama neyse….